15 Eylül 2012 Cumartesi

Bir Kadın


Bir kadın, çocuktur aslında. Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama hiçbir kadın çocuk muamelesi görmek istemez. Söylediği şeyler çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz; ama, asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.

Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki, erkek göstersin gücünü. İster ki, erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
Bir kadın sevgidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever; ama.tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun tek nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.

Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız, onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.

Bir kadın çılgındır aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını. Sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz? 
Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz.

31 Temmuz 2012 Salı

Yutkunur ve Şaşar Kalırsın...


Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam : "bu köprüyü geçip bana gelir misin?" işte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. o andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. ama o küçücük köprüyü düşündügünde sözcüklere sıgmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın..




Nietzsche

Güven-ME...!


İnsanın sonsuz güvendiği,herkes yapar 'O' yapmaz dediği kişiden öğrenince güvenmemeyi,daha da güvenemiyor kimseye,güvenmeyi deneyemiyor ya da denemek istiyor ama olmuyor...
Üzerine olmayacağını bildiği halde yalnızlık elbisesini giymeye çalışıyor.Ama olmuyor sıkıyor o elbise sol tarafında bir potluk oluyor,uzun geliyor işte...
Birine tekrar güvenebilmek zor geliyor yalnızlık kolay,birine tekrar inanabilmek korkutuyor,yalnızlık hayır...Çıkarmayı deneyince de çıplak hissediyor kendini.
Ne yapacağını bilemiyor...
Bencillik,vurdumduymazlık,inançsızlık,güvensizlik esir alıyor ruhunu...
En iyi yaptığı şeyi yapıyor...
En iyi yaptığım şey birini hayatımdan çıkarmak(silmek).İşte bu yüzden umursamıyorum kimseyi.Korkmuyorum yalnız kalmaktan...

Ve ben elimde kitap başımı yastığa koyarak okuduğum kitaplarda bulduğum huzuru bulamıyorum kimsede...

Hiçlik...


Kafayı yememe çok az  kaldı hatta yedim belkide.Saçma sapan şeylere sinirleniyor,sebep yokken birden keyifleniyor,kahkahalar atıyor...Sonrada  içimden dışıma çıkıp kendimi izlediğimde kendi kendime kızıyorum..
Dengesizlik diz boyu!
Uyumak için yatıyorum.Kafamı yastığa koyar koymaz kurgular,beynimde dolaşan tilkiler,beynimi kemiren sincaplar ve uyumak için saymaya çalıştığım koyunlar hücum ediyor.Bunlarda yetmiyor O an kafama dayayıp silahı hepsini öldürmekle tehdit mi etsem yoksa öldürsem mi düşüncesi peydah oluyor...
Bazen ne aldığım nefes umrumda oluyor ne de kimseyi yanımda istiyorum.Öylesine bir hiçlik işte..


25 Temmuz 2012 Çarşamba

Hayat

Hayat ,bir ünlemle bir soru arasındaki tereddüttür.Şüphenin içinde bir son nokta vardır.

5 Nisan 2012 Perşembe

CANIM YALNIZCA SEVMEK İSTİYOR SENİ...

Canım yalnızca sevmek istiyor seni. Unutup, tekrar hatırladığım çok sevdiğim bir şarkıyı hiç bıkmadan defalarca ara vermeden içten içe mırıldanıp zamandan koparıp alır gibi..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni. Saçlarını yüzünden ayırıp, gözlerini kirpiklerinden, ellerini bileklerinden, ismini bedeninden ayırıp, ayrı ayrı bir evin odalarını gezer gibi, keşfeder gibi, ilk kez ve merakla ve hayranlıkla, bir kırmızının detayında dakikalarca takılıp bakar gibi canım yalnızca sevmek istiyor seni..

Canım yalnızca sevmek istiyor seni, nereye varacağını bilmediğim bir kaçamak yolculuğa, sırf aklıma esti diye, sevdiğim hiçbir eşyayı almadan yanıma çıkar gibi..Süregelen bir sevgiyle değil, öğretilmemiş, bilmediğimiz biçimlerde, kuşların kanatlarını açıp, özgürlüğe süzülmesine yarayan içgüdüleriyle, içimden geldiği gibi canım yalnızca sevmek istiyor seni.Tarifsiz bir hisle sevmek istiyorum seni.


Tatlı, ekşi ya da tuzlu değil, bilmediğim bir tatla, bir duyguyla.Öyle, bir meyvenin tadını alır, bir kitabın adını okur gibi değil; bir yaz günü tenine vuran sıcaklığı gibi güneşin, serin bir akşamın denizden esen rüzgarıyla içine işlediği yosun kokuları gibi, anlatamadığın ama bırakmak istemediğin, bitmesini istemedigin bir hisle..


CANIM YALNIZCA SEVMEK İSTİYOR SENİ..
NE UMUT ETMEK, NE DE BEKLEMEK.. BASKA HİÇBİR ŞEY..

Can Yücel

2 Nisan 2012 Pazartesi

Hayal...

Bir hayal gibiydin Sen.Belki de gözlerim açık gördüğüm bir rüya...Ben mi o rüyayı görmek istedim,yoksa benim rüyamın başrolüne mi denk geldin bilmiyorum..Büyük bir yangın sonrası,yaralar iyileşmeden,yanıklar kapanmadan ama kül olmuşken herşey gelen rüzgar gibiydin.Esintinle yaysanda yangın kokusunu umut veriyordun kalbime.İyi gelmiştin,iyiki gelmiştin...Çok hızlı geçti senli saniyeler, dakikalar, günler ,aylar...Yok oldu zaman kavramı.Sesini sesime karıştırmıştım bi kere.Küllerimden yeniden doğmak için o kadar uğraşmıştım uzun zaman...Sonunda olmuştu...Hazırlıksız geldin ,beklenmeyen bir mevsimde,beklenmeden gelendin...İçimin açılabileceğini gösterdin bana,içimi açtım vakitsiz belki ama istekli...Sahipsizdim,sahiplendin...Dokunsan kırılacaktım,dokunmadın yinede kırıldım...

Bir hayal gibi gittin sonra...Hatta arkandan el bile sallamadım ben.Sen mi düşümü terk ettin ben mi bu hayal sona ersin diye açtım gözlerimi bilmiyorum...Büyük bir ateşin üzerine dökülmüş soğuk bir su gibiydin..Yangınlar bir anda çıkar bilirsin, alev hemen sarar hertarafı ve etkisi de büyük olur...Söndürdün o ateşi ...Sesin sustu ...Bilemedin  kırmamayı beni...Yere düşürmek  istemedin belki ama taşımak da ağır geldi belki....Bir sözünle kırılabileceğimi hesaba katmadın...Durmadım sonra duramadım,kaçasım geldi...Yangın yerinden kaçmak gibiydi ya da duman üstüme sinmesin istedim...Sinmişti çoktan...
Her şeyi unutturacak kadar bir anda, keyifle gelmiştin de gelmesine, şimdi seni unutturmak için ne yapmalı bu bünye ye?